Merhaba, günaydın ya da iyi akşamlar; giriş kısmında her telden çaldığımı fark ettim, bu kez de havalardan bahsedeyim dedim çünkü şu sıralar çok üşüyorum, hayatımın büyük çoğunluğundaki kış aylarına kırmızı burnum ile çatlayan ellerim eşlik etti maalesef. Aslında bu kısımda ben yaz insanıyım demek isterdim ama o da değilim, ben genel anlamda uyumsuz bir bahar insanıyım sanırım. Çok sıcak sevmiyorum, çok soğuk da sevmiyorum; çok mu mükemmeliyetçiyim diye düşününce salaş kıyafet sevdam, değişken uyku düzenim ve dağınık yaşam şeklim orada dur diyor bana, sen mükemmelden nefret edersin.
Kendimi tanımlarken mükemmeliyetçi kalıbı yerine azıcık takıntılı demeyi tercih ederim. Başladığım kitapları ve dizileri hep bitiririm. Film, dizi, kitap listeleri yaparım ve tamamladıklarıma tik atmaya bayılırım. Hatta ölmeden yapmak istediklerimden oluşan bir listem bile var, üstelik ara ara eklemeler yaptığım sonsuzluğa uzanan bir liste.
Ancak hani her zaman kusursuz olan komşu çocuğu var ya, o herkesin imrendiği, her nasıl oluyorsa her alanda başarılı olan hah işte o benim olmaktan en korktuğum insan tiplerinden biri. Gerçi bir söz vardı, 'İnsan korktuklarının esiridir' diye bu söz yüzünden korkmaya korkuyorum bazen; ha bir de şey var, 'Kınadığını yaşamadan ölmezmişsin' bu da beni ürkütmüyor değil.
Burada yazarken nasıl oluyorsa laf lafı açıyor ve başta planladığım yazının çok ötesinde yazıyorum, bu da beni memnun ediyor aslında. Neyse, şimdi başarıdan söz etmek istiyorum, çünkü o komşu çocuğu olmayı ne kadar istemesem de bir ya da iki alanda başarılı olup adımı duyurmak ve bu dünyadan geçip giderken ardımdan 'yaşamış' diye bahsedilsin istiyorum. Bence çok şey istemiyorum ama bakalım hayat ne gösterecek...
Son olarak da geçmiş olsun demek istiyorum, aldığımız en yıkıcı haberlerden biriydi İzmir depremi, bu yıl zaten oldukça zor bir süreçken böyle haberler alıyor olmak beni çok üzüyor. Umarım bundan sonra daha iyi, umut dolu haberlerin artacağı bir döneme gireriz.
|Okuduklarım|
Bu sene lisans tezinin kalkması üzerine makale yazma üzerine olan bir ders sisteme geçmiş, bende hazır fırsat bulmuşken ilgi alanıma giren bir konuda yazıyorum, bu ay ve önümüzdeki birkaç ay genellikle bu yönde kitaplar okuyacağım muhtemelen. Ayrıca yukarıdaki kitapların dışında orada bulunmayan e kitap şeklinde okuduğum kitaplardan da bahsetmek istiyorum. İlki, Murathan Mungan'ın Yaz Geçer isimli içinde çokça duygu barındıran düzyazı vari şiir kitabı, özellikle hikaye okumayı sevenler için tavsiye ediyorum. İkincisi de Sabahattin Ali'nin, Canım Aliye Ruhum Filiz isimli mektup derlemesi olan kitap, hakkında ne söylesem az, umut veren dolu dolu hislerle sona erdirdiğim oldukça naif bir eser.
Diğer tavsiyem ise orta okulda bir öğretmenimin önerisi olan ancak bu sene okuyabildiğim Her Şey Seninle Başlar kitabı, kişisel gelişim kitapları okumaya bir son vermeliyim gibi hissettiren bir kitap oldu ha niye tavsiye ediyorsun derseniz okuduğum onca kitaba rağmen bu kitaptan da kendime kattığım çok şey oldu ancak genel anlamda tekrara düşüyormuşum hissi verdiği için böyle bir karar aldım diyebilirim. Böyle söylüyorum ama biri bu kitap çok güzel oku derse kendimi tutamaz ve yine kişisel gelişim okurken bulabilirim galiba.
•Kalifat 1. Sezon
•Çatı Katı Aşk
•Friends 2. Sezon
•Kayıp Şeyler Dükkanı
•The Boy Who Harnessed The Wind
•The Poor Man of Nippur
•Sosyal İkilem
•33
İlk olarak oldukça ilginç bir film önerisinde bulunmak isterim, Cambridge Üniversitesi tarafından yapılan ve orijinal Babilce olan "The Poor Man of Nippur" (Nippur'un Yoksul Adamı) 21 dakikalık güzel bir serüven, Türkçe altyazı seçeneği ile izleyebileceğiniz film youtube da mevcut ek bilgi olarak film; Urfa'daki Sultantepe höyüğünde bulunan bir tablette yazılı 3000 yıllık masalı kaynak kullanarak çekilmiş.
Diğer önerim ise; The Boy Who Harnessed The Wind isimli Netflix filmi, en çok izlenenler listesinde de bulunan film gerçek bir başarı hikayesinden uyarlanmış. Bir diğer önerim de yine yaşanmış bir hikaye olan 33, film 2010'da Şili'nin Copiapó şehri yakınlarındaki San Jose madeninde yaşanan kazayı ve 33 madencinin 69 gün boyunca kısılı kaldıkları madende yaşadıklarını anlatıyor.
Bu filmlerin arasında bir de sesli tiyatro ekleyim, Kayıp Şeyler Dükkanı; isminin de çağrıştırdığı üzere insanlar bu dükkana kaybettikleri şeyleri aramaya gidiyor, yalnız bunlar maddi şeylerden ziyade manevi değere sahip vicdan, eski sevgiliye duyulan aşk ya da kaybedilen gözyaşları olunca konu epey ilginç ve ilham verici oluyor. Daha önce birkaç sesli tiyatro daha dinlemiştim ancak pek de sevdim diyemeyeceğim oysa bu eser bence bir başyapıt niteliği taşıyor.
Ay sonu notlarıma son vermeden önce üniversiteye başladığımdan beri aklımda olan ikinci üniversite kaydımı yaptığımı da buraya eklemek istiyorum. Umarım doğru bir karar vermişimdir.
Hoşçakalın.
Yorumlar
Yorum Gönder